2017 yılını geride bırakırken 2018 yılının Türkiye’ye ve Dünya’ya barış getirmesini diliyorum.
Yeni yıla böyle temenni ederek girerken hem ülkemizde ve hem de Dünya’da barışın gelme ihtimali yok denecek kadar az.. Ama yine de barışı, demokrasiyi savunmaktan vazgeçecek değiliz.
Geçen haftanın en hararetli tartışması darbeye karşı direnen sivillerin ilerde yargılanmaması için getirilen tedbirdi.Geçen yazımda öküz altında buzağı aramayın diye de yazmıştım. Bu konu sönümlenirken bir milletvekilin darbeye karşı çıkanları (üzülerek yazmak durumundayım) İT olarak nitelendirmesi kamuoyunda bomba etkisi yarattı. Her yönden şiddetli tepkiler gelirken Allah’ın bir kulu da onaylamadı.Lakin bu milletvekilinin sahip olduğu partinin hiçbir yetkilisi de; bu sözleri söyleyene karşı sen ne yapıyorsun diye bir şey sormadı.Halktan utanmasalar ne güzel söyledin diye alkışlarlardı. Fazla söze gerek yok; halkını İT olarak görenler iktidar için oy istemeye gerek duymuyorlar demek ki..
KUTUPLAŞMANIN DİK ALASI
28 Aralık günü Kılıçdaroğlu’nun TV de ki konuşmasını dinlerken; başkanlığa aday olacakmısınız sorusuna kem küm ederken, açıkca aday olacağım diyemediği için sözleri eveledi geveledi. “Aslında bu seçimin iki boyutu var derken; birinci boyutu demokrasiyi savunanlarla, otoriterliği savunanların seçimi olacağını”söylemesiydi.Otoriterliği kimler savunuyormuş; AK Parti ile MHP, peki demokrasiyi kimler savunuyormuş.El cevap; CHP, ortada seçim filan yokken Yurtta barış, Dünya’da barış sloganlarıyla 15 Temmuz’da başbakan olacağım diyen hanımefendinin partisiyle, bazı sivil toplum kuruluşlarını da katarak buna karşılık açıkca söylemekten imtina ederek PKK ve YPG’nin sivil uzantılarıyla, FETÖ’cülerle, düne kadar ‘Şeriatçı’ dediğiniz gruplarla ittifak yapacaksınız ve bunlarla mı demokrasiyi savunacaksınız. Bunları destekleyen dışarıdaki ağababalarını da saymayayım. İnsanı güldürmeyin eloğlu ne der; Demokrasiden yana olanlar dediğiniz bunlar mı diye sormaz mı?. Bu yaklaşım kutuplaşmanın dik alasını yapmak demek değilmi?.1975 de kurulan ‘Milliyetçi Cephe’yle 12 Eylül’e koşar adım gidildi. Şimdi var olan kutuplaşmayla önü alınmazsa nereye gideceğini yazmak bile istemiyorum. Bakın Ortadoğu’daki karışıklığa İran’da dahil edildi.Sıranın bize geleceğinin öncü depremleri bunlar..Ama yine de Türkiye halkına inanıyor ve güveniyorum.1876 dan bu yana yaşanan demokrasiye hep beraber sahip çıkacağız.Yeni darbelerde halkın sokağa çıkmasını istemeyenlerin telaşı da bundan..
CHP İYİ PARTİ’DEN KORKUYORMU?
İYİ Parti kurulmadan önce hem CHP’lilerin, hem de CHP yandaşı medyanın hemen hemen her gün Akşener hanfendiyi yere göğe koyamıyorlardı.Hatta yıllarca bağımsızım hikayesiyle okuyucusuyla kafa bulanlar bedavadan danışmanlık bile yapıyorlardı.Bunların tek amaçları vardı AK Parti’nin oylarını tırtıklayarak Erdoğan’ın birinci turda seçilmesini engellemekti.Fakat zamanla görüldü kü; Akşener’in partisi AK Parti’den ziyade CHP’nin altını oyuyor.Parlatmayı durdurdular,hatta ateşli savunucusu turunçgillerden birisi de hüsrana uğradığını söylemek zorunda kaldı. Ama olsun bu kesimin stepnesi bayağı fazla, eski cumhurbaşkanı son KHK’ ye muğlak diyerek safını belli etmesi Garo Paylan’ı ve Kandil’i bile heyacanlandırdı.Ey Allahım daha düne kadar eşi başörtülü diye Çankaya’ya çıkamaz, Atatürk’ün koltuğuna ‘Şeriatçı’ oturamaz diyenler Abdullah beyin arkasında saf tutmaya başladılar bile. Bir dostum ilerde eski cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorun yaratır mı diye sorduğunda; politika da ilerde neler olacağı kestirilemez demiştim. Tarihte de kendisini iş başına getiren kişi,tahta çıkan tarafından yok edilmiştir. O zaman sarayda çevriliyordu dolaplar, normaldi zamanın akışında.. Lakin bugün her şey göz önünde oluyor. AK Parti meclis grubunda Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayımız kardeşimiz sayın Abdulla Gül dediği zaman salon ayağa kalkarken,dışarıda yargıçlar 367 garabetini çıkarmak için uğraşıyorlar, bir yandan da cunta heveslileri 27 nisan e-muhtırası vererek hükümeti yıkmaya çalışıyorlardı.O günde gece yarısı başta Erdoğan ve partisi muhtıracılara karşı dik dururken, bugün sayın Gül’ün arkasına geçmek için sabırsızlananlar, o günde askerlerin arkasındaydılar.Hatta ana muhalefet partisinin başkanı ‘Genel Kurmay’ın görüşünü aynen destekliyoruz’ demeciyle muhtıraya açıkca destek veriyordu. Bugün CHP demokrasiden yanayım diyorsa; 27 Mayıs darbesinde, 12 Mart darbesinde (Bir kısmı) 28 Şubat darbesinde ve son olarak 15 Temmuz darbesine de kontrollü darbe diyerek, darbelere bırakın karşı çıkmayı destek verdiği için özür dilemelidir. Ancak o zaman demokrasiden yana olduğunu seçmene inandırır. Ayrıca yaşanan kaset darbesinden dolayı da Kılıçdaroğlu gerçekleri açıklamalı ve istifa etmelidir. Kalın Sağlıcakla.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.