“Handan da ben de temel bilimlerdeyiz, yani klinik bilimlerde değiliz. Hastalarda doğrudan irtibatımız yok. Yeryüzü Doktorları’nın faaliyetlerini gördükçe hep derdik ki, ‘Bizde keşke klinik bilimlerde olsaydık da bizde böyle insanlara yardım edebilseydik’ diye. Allah karşımıza bir fırsat çıkardı. Uganda’yı bir fırsat bildik ve Allah’a şükrettik.”
Bir Türk tarafından kurulan sağlık alanında ilk kuruluş
Hocam önce şuradan başlayalım. Yeryüzü Doktorları gibi bir kuruluşa neden ihtiyaç duyuldu, ne zaman ve hangi amaçla kuruldu?
Seyit Ankaralı - Yeryüzü Doktorları, esasında aksiyon bazında geçmişi eskilere dayanır fakat resmi olarak kuruluşu 2000 yılında İngiltere’dir. Yahya Bey’den önceki başkanımız Kerem Kınık’ı Çapa ile olan arkadaşlığımızdan dolayı çok iyi tanırım. Cerrahpaşa’da okudum ben. O zamanlarda daha öğrenciyken yeryüzündeki ihtiyaçlı insanların dertleriyle dertlenirdi. Afganistan, Bosna Hersek gibi dertli coğrafyalardan slaytlarla fotoğraflar gösterir ve oraların sorunlarını dile getirmeye çalışırdı bize. Sonra kısmet oldu, İstanbul Belediyesi Sağlık Dairesi’nde göreve başladı. Daha sonra bu işlerin içine biraz daha fazla girmiş oldu. Ama kurucusu şu anda Bursa Milletvekili olan Kani Torun’dur. İngiltere’de bulundu uzun süre eşiyle beraber. Türkiye biraz o yıllarda problemli olduğu için ilk kuruluşu İngiltere’de yapıldı. Oradaki Müslüman yabancı doktorlarla kurulan bir kuruluştur. Daha sonra kurucusu Türk olduğu için bu hareket Türkiye’ye taşındı.
Peki, bundan önce benzer bir kuruluş var mıydı?
Bir Türk tarafından kurulan sağlık alanında ilk kuruluştur diyebiliriz. Yine öğrencilik yıllarımızda tıptaki öğrencilerin bir yerlerde birilerine yardım etme hayali vardır. En basit haliyle öğrenciler mesela haftada bir defa bir hastayı ücretsiz muayene etmeyi düşünürler. Şu anda devlet halkın bütün sağlık ihtiyaçlarını giderdiği için buna ihtiyaç kalmadı fakat her tıp öğrencisinin kendini böyle haftada bir gün, ayda bir gün adama gibi bir düşüncesi vardır. O zamanlar böyle bir kuruluş olmadığı için benim arkadaşlarımdan biri mesela Bosna’da Sınır Tanımayan Doktorlarla birlikte çalıştı.
Sınır Tanımayan Doktorlar, sizden önce miydi?
Çok önce. Ta 1960’lı yıllarda kurulan bir kuruluştur. Ve dünya çapında şu anda bu türden en etkin organizasyonların başındadır. Hatta geçenlerde Suriye’de bir hastanesi vuruldu.
Yeryüzü Doktorlarının hedefi
Peki, yeryüzü doktorlarının hedefi nedir Hocam? Ne yapmak ister Yeryüzü Doktorları?
Yeryüzü doktorları iyilik ve sağlık yönünden insanların hem kendine hem de dünyaya şifa götürmesini amaçlar. Bu da sadece bedenen değil, ruhen de şifa olacak şekilde insanlara iyilik yapmaktır. Bunu yaparken de asıl hedefi, sağlık alanındaki ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yani Yeryüzü Doktorları bir ihtisas kuruluşudur. Sağlıkla ilgili insani yardımlar yapar.
Peki, bunu yaparken ülkelerle ve toplumlarla iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
Yardımlar konusunda genellikle önce bir tanışma safhası oluyor. Sıkıntı olan ülkelere öncelikle gitmek gibi bir hedefi vardır yardım kuruluşlarının. Yeryüzü Doktorları da bu anlamda bir yerde deprem varsa, afet varsa, savaş varsa bu gibi durumlarla ilk başlarda yardım etmek isteyen bir kuruluştur. Mümkün oldukça talep gelmeden gitmeye çalışır.
İlla bir afet mi beklenir gitmek için?
Hayır. Sadece afet değil. Acil yardımlar şeklindedir o afetle olan kısım. Onun dışında da sağlık alanında koruyucu hekimliktir amaçlarımızdan biri. Biz hastalanmadan önce insanların hastalıktan korunmasını önceleriz.
İhtiyaçlı toplumları hangi kanallardan belirliyorsunuz?
Ülkeler arası kongreler olur mesela. Tanışıklıklar olur, öğrencilerden gelenler gidenler olur başka ülkelerden. Onlarla bir tanışıklık, bir gönül bağı oluşuyor zaten. Ama programlı gitmeler daha çok şu anda bütün dünyanın çalıştığı bölgelerden Afrika mesela her zaman ihtiyaçlı bir bölgedir. Ama fakirlik açısından baktığımızda aslında Asya’nın bazı bölgelerinde Afrika’dan çok daha fazla fakir var sayı olarak. Mesela Filipinler’de, Tayland’da vb. gibi ülkelerde ciddi manada yardıma ihtiyaçlı olan insanlar var. Fakirlik sınırının en altında bulunan ülkeler var buralarda. Gidip gelme gibi imkânlar olduğundan dolayı sonuçta bir şekilde doktorlar iletişim sağlıyor. Oralardan da talep geliyor tabii ki. Mesela bir kongrede bir Afrika ülkesinin rektörü ya da dekanı geldiği zaman, bizden birini orada gördüğünde, ihtiyaçlardan konuşurken laf lafı açıyor ve bu şekilde bir irtibat kuruluyor.
Düzce doktorları olarak sizlerin bu kuruluşa girmesi nasıl oldu? Bir de Düzce hikayesi dinleyelim sizden.
Aslında biz Düzce’ye gelmeden önce Handan Hanım’la Zonguldak’ta görev yapıyorduk. Orada görev yaparken kendi kendimize ihtiyaç sahiplerini bulmaya çalışırdık. Bunu yaparken de hep Düzce’ye gidince bu anlamda bir kuruluş oluşturalım veya hazır bir kuruluş varsa onun içine katılarak bu işlere daha ağırlık verelim diye düşünürdük.
Afrika’ya ne zaman gideceğiz?
Yeryüzü doktorları olarak Türkiye içinde tıbbi anlamda bir faaliyetiniz oluyor mu, yoksa tamamen yurtdışına mı odaklanıyorsunuz?
Var tabii. Şöyle söyleyeyim, aslında bu soruyu sormanız güzel oldu; öğrenciler de bize geldikleri zaman “Afrika’ya ne zaman gideceğiz?” havasında geliyorlar (gülüşmeler). Ben onlara derim, her zaman uzaklara bakarken gözümüzdeki samanı görmemiz lazım. Önce yakınlarımıza faydamız olacak, sonra uzaklara açılacağız. İhtiyaç nerede daha fazlaysa elbette bir seçim yapacağız. Yerelliğe çok önem veriyoruz. Düzce’de de arkadaşların faaliyetleri var Handan Hanım belki daha iyi bahseder.
Handan Hanım – Şöyle bir faaliyet başlattık: Beçi’de bir gönüllüler derneği var. Başında da Alaaddin Amca diye biri var. Allah razı olsun, çeşitli faaliyetlerde bulunur o. Fakir insanlara ekmek götürmek gibi değişik hizmetleri vardır ve bunu çok severek yapar. Bize de bu konuda çok ön ayak olmuştu. Genç Yeryüzü Doktorlarını kurduktan sonra birkaç arkadaşı onun yanına kattık, birlikte ihtiyaç sahibi ailelere gittiler ve onlara tıbbi anlamda tansiyon ölçmek veya sağlık anlamında sorularına cevap vermek gibi küçük yardımlarda bulundular. Bu küçük dokunuşlar, gittikleri aileler için çok önemsendi, çok mutlu oldular. Öğrenciler için de çok özel anlar oluyor bu anlar, çünkü henüz öğrenciyken bir hasta ile diyaloga geçmek, onların yaşadığı ortamları görmek, onlara dokunmak, faydalı olmak ve hayır dualarını almak, öğrencilerimiz için de çok önemsenecek faaliyetler oluyor. Bu duygular edinildiği zaman devamı gelir düşüncesiyle böyle bir faaliyeti başlattık.
Seyit Bey – Hastalar soruyorlarmış, doktorlar ne zaman geliyor diye. Bekleniyorlar yani. Bunun yanı sıra yine genç doktorların özellikle farkındalık faaliyetleri var. Dünya Hipertansiyon veya Diyabet Günü gibi günler vardır; bu günlerde bu hastalıklarla ilgili faaliyetlerimiz vardır. Mesela Diyabet Gününde Anıt Park’ta şeker ölçümü gerçekleştirildi. Hipertansiyon Gününde tansiyon ölçülüp insanlara tavsiyelerde bulunuldu.
Bu gibi faaliyetleri sessiz sedasız mı yapıyorsunuz, yoksa önceden medya gibi çeşitli kanallarla halka duyuruyor musunuz?
Öyle bir duyurumuz henüz olmadı. Aslında bazı faaliyetlerimizin duyulmasını biz de istiyoruz, egolarımızı tatmin için değil elbette, daha çok kişiye ulaşmak adına. Ama belki biraz el yordamıyla gittiğimizden, bu işleri yeni yeni öğrendiğimizden dolayı o anlamda bir çabamız olmadı. Ama sosyal medyada fena değiliz. Özellikle gençlerimiz bu konuda daha başarılılar.
Başka ne gibi faaliyetleriniz oluyor?
Yurt içinde özellikle sınır bölgesinde ve içeride Türkmenlerin yoğun olduğu bölgelerde Yeryüzü Doktorlarının yönettiği hastaneler var, mültecilerle ilgili çok önemli projeler var, onlara yardımcı olmak anlamında. Psiko destek alt branş gurubu var, hem mültecilere, hem de psiko desteğe ihtiyacı olan savaş mağduru göçmen veya toplumun diğer kesimlerinden ihtiyaç duyanlara hizmet veriliyor. Van depreminde yine ciddi çalışmalar oldu. Birçok ilde Yeryüzü Doktorları sağlık alanında ilk akla gelen kuruluş oluyor.
Uganda yolculuğu
Seyit Bey - Handan da ben de temel bilimlerdeyiz, yani klinik bilimlerde değiliz. Hastalarda doğrudan irtibatımız yok. Yeryüzü Doktorlarının faaliyetlerini gördükçe hep derdik ki, “biz de keşke klinik bilimlerde olsaydık da biz de böyle insanlara yardım edebilseydik” diye. Allah karşımıza bir fırsat çıkardı. Uganda’yı bir fırsat bildik ve Allah’a şükrettik. Uganda’da Yeryüzü Doktorları’nın bir eğitim projesi vardı. Orada Uganda İslam Üniversitesi’ne bağlı bir Tıp Fakültesi açıldı 2014 yılında. Bize de teklif geldi Yeryüzü Doktorları’ndan, karşılıklı işbirliği yapacağız diye. Orada bazı şeyler yapılmış. Yerel imkanlarla malzemeler alınıp inşaat tamamlanmış. Hocaları var fakat hiç kimse kendi branşından öğretim üyesi değil gibi. Fizyolojiyi mesela bir anestezi hocası anlatıyor. Hoca dediğim de uzman doktor aslında. Bu fırsat çıkınca biz Allah’a şükrettik ve hemen kabul ettik. Şükrü Hoca Mikrobiyoloji dalında Handan ve ben bu projeye aktif olarak katılıyoruz. Şimdiye kadar üç defa gittik Uganda’ya.
Düzce grubunun faaliyetleri daha çok Uganda ile oluyor galiba.
Handan Hanım – Evet, biraz da öyle oldu. Uganda’yı bizim bölgemiz olarak verdiler. Uganda Düzce bölgesi, hatta Batı Karadeniz bölgesi oldu.
Seyit Bey – Uganda grubu olarak geçiyor 6 tane üniversite. Zonguldak Bülent Ecevit, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Abant İzzet Baysal, Bursa Uludağ Üniversitelerinin oluşturduğu topluluk Batı Karadeniz topluluğu. Bunlara Uganda verilmiş ve bunlar özellikle Uganda ile ilgileniyorlar. Bir başka çalışma gurubu Somali, bir başkası Kenya şeklinde Türkiye’de 6-7 grup gençler, o bölgeleri tanımaları amacıyla oralara yöneliyorlar.
Uganda demişken…
Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı Hocam?
Handan Hanım – Uganda ile ilgili çok şey anlatılabilir aslında. Bizim misyonlarımızdan biri de balık tutmayı öğretme misyonu. Bu anlamda eğitime destek ve hayatlarını kolaylaştırıcı destekler gibi önünüzde geniş bir alan var. Sadece tıp alanındaki destek ile kalınmaması gerektiğini gördük. Kişileri yönlendirebileceğiniz, tecrübelerinizi aktarabileceğiniz bir sürü alan var. Mesela bayanlar peynir yapmayı bilmiyor, halbuki peynir çok pahalı. Hijyen eğitimiyle ilgili birçok destek verilebilir. Büyük bir bahçe var yani işlenecek. Bundan dolayı da ikinci gidişimizi ramazana, üçüncü gidişimizi de kurbana denk getirdik ki hem eğitim hem sosyal faaliyet olsun diye.
Hocam Uganda tıp camiasının kafasında nasıl bir Türkiye var?
Açıkça söylemek gerekirse bizim için Amerika neyse onlar için de Türkiye öyle. Ama biz onların gelip burada eğitim almasını tercih etmiyoruz. Daha çok yerinde eğitimi tercih ediyoruz. Çünkü geldikleri zaman tıpkı bizim Avrupa’ya veya Amerika’ya gidip dönmeyenlerimiz gibi onlar da muhtemelen dönmek istemeyecekler. O yüzden biz yerinde yapılan projelere daha çok destek veriyoruz. Bu anlamda Yeryüzü Doktorları’nın yaptığı bir ilktir.
Bir süre daha gidip geleceksiniz Uganda’ya anlaşılan
Handan Hanım – İrtibatımız devam ediyor. Her gün her hafta haberleşiyoruz. Orada da Yeryüzü Doktorları gurubu oluşturduk. Çok da hevesliler. Çeşitli faaliyetler planlayıp uyguluyorlar. Mesela bir camiyi boyadılar, kızlar da yerleri temizlediler. Bir başka yere gittiler, hijyen eğitimi verdiler.
Yeryüzü Doktorlarının sayısı gittikçe artıyor o zaman. Tohumlar yeşeriyor sanki.
Seyit Bey – Hepsinin hayalinde Yeryüzü Doktoru olmak var zaten.
Ekipman desteği veriyor musunuz peki?
Elbette. Geçen sene kitap desteği oldu. Onun haricinde bizim girişimimizle burada laboratuvarda kullandığımız bir kayıt cihazımız vardı çeşitli kayıtları yapan, normalde fiyatı sekiz dokuz bin dolar. Yani belki biraz zorlasak kişisel olarak evlerimize alabileceğimiz bir cihaz, fakat onların mali gücü bu cihazı almaya yetersiz. Şimdi o cihaz, Doğu Afrika’da ilk olma özelliğini taşıyor. Ve buna çok sevindiler. Geçende Dr. Sinan Canan ile oraya gittiğimizde o cihazın eğitimini de verdik. Kullanmaya başladılar.
Handan Hanım – Şimdi mesela benim alanımda bilimsel araştırmalara destek amaçlı veri kayıtlarının analizi çok ön plana çıkar. Bu önemli bir hizmettir bilimsel araştırmalar için. Bu hizmeti ben orada da başlattım. Oradaki bayan arkadaşı bu anlamda bilgilendirdim. Bunun getirisi, birçok bilimsel araştırmaların analizine destek sağlamak olacak. Bir diğeri de, bütçelendirilirse üniversiteye katkı sağlayacak ve ülke dışındaki bilimsel araştırmaları ücretli olarak yapabilme imkânı sağlanmış olacak.
Anlayacağınız, Türkiye’deki her fikri vermeye çalışıyoruz.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.