Kaynak Suyu; Yer altından doğal şartlarda çıkan, kirlenmeyen su. Yüzey Suyu: Dere, çay, nehir vb. doğa şartlarından etkilenen, çoğalan ve azalan su. Sondaj Suları; Yer altından belirli ölçümler sonucunda yüzeye çıkan sulardır. Köy ve şehir merkezinde ikamet eden insanlar bu üç sudan istifade ederler. Su hayattır. Hayat olan su evimize çeşitli şekillerde ve yollardan gelmektedir. Özellikle deniz seviyesinden çok yüksekte olan köy yerlerinde ikamet edenler ve dağ köylerinde ikamet edenlerin çoğu cazibeli su olan kaynak suyundan istifade ederler. Ovalarda veya çok da yüksekte olmayan yerlerde ikamet eden insanların çoğu ise terfili yani elektrik gücü ile yüzey suyu veya sondaj suyundan istifade ederler.
Köy yerleşim yerlerinde su işi çok uzun zamandan beri problemdir ve hala bu problem yeterince çözülebilmiş değildir. Peki çözüm yolları var mıdır? Elbette vardır. Düzce Büyük Melen İstanbu'la, Kızılırmak Ankara’ya taşındıktan sonra su konusunda yapılamayacak hiçbir iş yok demektir.
Mesela; İlimiz merkez ilçede uzun zamandan beri problem bilinen ama bir türlü rayına oturtulamayan bir “İstilli grubu katı, sıvı, atık içme suyu ve tarımsal kalkınma birliği” suyumuz var. Problemleri hala çözülemedi. Bu grupta İstilli, Mamure, Bahçeköy, Paşakonağı, Karadere Hasanağa, Fevziye, Üçyol, Şaziye, İslahiye ve İhsaniye olmak üzere 10 köy bulunmaktadır. Bu yöre halkı suyunu Güzeldere köyü civarında Konaş İçme Suyu Havzası'ndan almaktadır. Bu grup suyunun arıtma tesisi ve diğer eklentileri 10 yıl önce ihalesi yapılmış, ihaleyi alan firma arıtma tesisini kurmuş ama ne arıtma tesisi çalışıyor ne de adı geçen köylerin içtikleri su olması gereken kalitede değil. Efendim yapılan iş mahkemeye intikal etmiş de bilmem ne. Sebebi ne olursa olsun yukarıda adı yazılı olan köylerde ikamet eden insanlar 10 yıldan beri kaliteli su içemiyorlar. Bunun sorumlusu kim? O kadar insanın istenilen kalitede su içememiş olmasının vebali kime ait? Bir iş 10 yıldan beri çözülemez mi? 21. yüzyılda bu türden problemleri duymak insanın canını sıkmıyor mu?
Düzce-Fındıklı Aksu köyünden alınan yüzey suyu da “Muncurlu grup suyu” olarak bilinir. Bu suyun çalışma sistemi de yıllardan beri bir rayına oturtulamamıştır. Bu sudan Muncurlu, Musababa, Yeşilçam ve Doğanlı köyleri istifade ediyor ama adı geçen köylerdeki insanlarımız da suyu içilmesi gereken kalitede içemiyorlar. Çünkü yağmur yağdığı zaman az ileride yol yapımı veya ormandan ağaç kesimi zamanında su çamurlaşıyor!
Düzce-Suncuk köyü (Kaplan dağından) alınan yüzey suyu da “Suncuk grup suyu” olarak bilinir. Bu suyun çalışma sistemi de yıllardan beri bir rayına oturtulamamıştır. Bu sudan Yaka, Düzköy ve Osmanca köy halkı istifade ediyor ama adı geçen köylerde ikamet eden insanlarımız da bu suyu içilmesi gereken kalitede içemiyorlar. Çünkü yağmur yağdığı zaman, az ileride yol yapımı veya ormandan ağaç kesimi zamanında o su da maalesef çamurlaşıyor.
Yine Merkez ilçe “Kızılcık Grubu katı-sıvı atık, içme suyu birliği” olarak bilinen bir suyumuz var ve bu su Kızılcık köyünden (artezyen suyu) çıkıyor. Bu sudan; Kızılcık, Turaplar, Ozanlar, Otluoğlu, Yeni Karaköy, Hocaoğlu, Kuşaçması köyleri istifade ediyor. Bu grupta da problem var. Problem nedir? Suyun 7 köye pompalanmasını sağlayan motopompun elektrik faturası!
Düzce-Turaplar köyünde birkaç köye yetecek miktarda su bulunduğunu biliyoruz. Suyun kendi tazyiği ile 8 metre yükseğe çıktığı söylenmekte. Şimdi bu su da “Turaplar grup suyu” olarak biliniyor. Ona da bir proje yapılırsa, o sudan da Ozanlar ve Otluoğlu köy halkı istifade eder. İşler öyle veya böyle bir şekilde yapılır. Yapılır ama böyle mi olması gerekir?
Yazımın başlığı “İçme suyu ve arıtma birliği!” Özel idarelerde aslında yok böyle bir birlik ama olsa ne olur? Yok İstilli, yok Muncurlu, yok Suncuk, yok Kızılcık, yok Turaplar vb. ne gerek var çeşit çeşit birlikler kurmaya? Yazının başlığındaki başlığa benzer bir başlık altında bir birlik kurulsa, Düzce’nin tüm içme suları böyle bir başlık altındaki birlik ile getirilse, onarılsa veya dünkü yazımda da belirttiğim gibi Düzce’nin suyu tek elden çözülse veya benim bilemediğim ama daha pratik bir çözüm olsa daha doğru olmaz mı?
Zaman zaman duyuyoruz falanca veya fişmanca köylerde su ile ilgili elektrik faturasını ödenmediği için huzursuzluk olmuş. Aslında hiçbir köy su işi ile ilgilenmemeli, su hattını da, masrafını da, tamiratını da, para tahsilatını da özel idare yapsın. Kaçak su kullanan mı var, versin cezayı kessin suyu. Su parasını mı ödememiş kessin suyunu. Su parası ödeyemeyecek vatandaş varsa ne olacak? Nasıl ki halk otobüslerinde maddi olarak durumu iyi olmayandan belediye para almıyor, böyle garibanlardan da devlet su parası almayıversin.
İlimiz Milletvekillerimizden bir tanesi 2012 yılında köylerde yaptığı bir konuşmada su sorunu ile ilgili sorulara şöyle cevap vermişti: “İstanbul’un suyunu gönderen Düzce’de, susuz köy veya mahalle oluşunu kabullenemeyiz. Afrika ülkelerine yerin derinliklerinden su çıkartmaya giden Düzceli’nin, köy veya mahallesinde su olmayışının izahı olamaz! Bu hepimizin ayıbıdır. Bugüne kadar maalesef yanlış politikalar uygulanmış. Her köye yeterli su borusu verilmiş. Her köye özel su isale hattı çekilmiş. Bu işler yapılırken gereken hassasiyet gösterilmemiş ve su isale hatlarında hep arıza oluşmuş. Bu da su kaçaklarına neden olmuş. Bu sorunun böyle çözülmesi hem pahallı hem de problemli olur. Bu sorun; “Global” olarak çözülmeli. Su için uygun yerlere göletler yapılmalı. Su kaynakları belli yerlerde toplanmalı. Yani Düzce’nin tüm köylerini tek bir köy gibi düşünmeli. Su, birkaç merkezden tüm köylere dağıtılmalıdır. Herkes su sayacı takacak. Harcadığı suyun bedelini ödeyecek. Bahçelerle ilgili olarak damlama yöntemini uygulayacak. Bu yöntem hem ucuz bir yöntem, hem de az su kullanarak daha çok işe yarayan bir yöntem. Bunlar bilinen şeyler. Vatandaş ne kadar para öderse ödesin yine de suyu dikkatli kullanacak. Para veriyorum diye çok su harcamayacak. Buna da kimsenin hakkı yok. Her şeye rağmen vatandaş problem çıkartırsa, devlet o zaman devreye girecek ve mağdur olan vatandaşın hakkını koruyacak! Bu konuda hızlı düşünmeli ve acilen projeler oluşturmalıyız. Bu işin başka da bir çaresi yoktur…”
Her şeyin bir bedeli olduğu gibi içtiğimiz suyun da bir bedeli olmalıdır. Devletin, yani milletin verdiği paralarla içtiğimiz suyun elektrik, klor, tamir vb. giderleri ödemeyecek bir vatandaş olabileceğini düşünmek bile istemem. Ama gerçekten veremeyecek durumda olan varsa onların kimler olduğunun istihbaratını devlet kısa sürede yapar, öğrenir onlardan da para almaz. Yanlış mı düşünüyorum? Hoşçakalın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.