Resul-i Ekrem cahil bir topluluğa gönderildiği için, İslâm’dan öncesine "Cahiliye Devri" denir ki, hakikaten kaynaklarda dinî, siyasî ve ticarî bir merkez olmasına rağmen, koskoca Mekke’de bile 17 kişinin okuma yazma bildiği kaydedilir.
"İlim müminin yitik malıdır. Nerde bulursa alsın." “İlim öğrenmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır”. "İlim Çin’de bile olsa bulun alın", "Dünyayı isteyen ilme sarılsın. Ahireti isteyen ilme sarılsın. Her ikisini isteyen yine ilme sarılsın." “Rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir” ve benzeri birçok hadislerle okumayı, kitabı, ilmi tavsiye etmiştir.
Bundan dolayı Osmanlı ilmi ve ilim adamını baş tacı etmiş ve ondan üstün bir rütbe, şan, şeref kabul etmemiştir. Bu hususta kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Avrupa ile aralarında kıyas kabul etmeyecek bir üstünlük vardır. Ama 1600’lü yıllardan sonra Osmanlı gerilemiş, Avrupa ilerlemiştir, yani eski teraziler gibi, kefenin Osmanlı tarafı aşağı inmiş, Avrupa tarafı yukarı çıkmıştır.
Nasrettin hoca genelde eşeğe ters binmiş olarak resmedilir. Bunu bazıları muziplik olsun diye yapıldığını zanneder. Halbuki bazı kaynaklarda sebebi şöyle açıklanır: Nasrettin hoca medresede ders veren, çok sevilen, sohbetine doyum olmayan bir âlimdir.
Ders bitip evine giderken bile talebeleri ondan faydalanmak istedikleri için eşeğe ters biner, talebeler de arkadan tâkip eder ve evine gidene kadar da ders vermeye, onlarla şakalaşmaya devam edermiş. (1)
Bunu garipsememek gerek. Serahsi diye bir âlim vardır, medresede yüzlerce talebesi vardır. Ama devrin siyasîlerine ters düşer, hapse atılır, talebeler yörenin hükümdarına; “hocamız hapse atıldı, biz ilim ve irfandan mahrum kaldık, ilme mâni olmak haramdır, hocamızı sal.” Diye müracaat ederler ama Sultan, “cezalı birisini salamam, ama ilme de mâni olmayalım, hapishanenin duvarından dışarıya bir pencere açalım, talebeler o pencerenin altında toplansın, hoca da içerden ders takrir etsin” demiş ve 32 ciltlik “Mebsud” isimli meşhur eser bu şekilde yazılmıştır.
Fatih'in yolda giderken bile atının üzerinde ilim erbabı ile ilmi münakaşalar yapıp hocaları ile sohbet edermiş. (2) Yaptığı toplantılarda âlimler oturur, amirler ayakta dururlarmış. Yapılan ilmî münakaşa ve münazaraları saatlerce hatta bazen günlerce usanmadan dinlermiş. (3) Rivayete göre Fatih İstanbul’u alır almaz Sahnı Seman medreseleri diye ma’ruf 8 tane medrese yaptırmış, kapıların önüne çukur kazdırıp ızgara döşetmiş. Sebebini soranlara da “burada biriken tozları benim kabir toprağım yapın” emrini vermiş. (4)
Bu medreselerde ders vermek üzere Akkoyunlu devletinde görevli ve o gün için en popüler astronomi âlimi Ali Kuşçu’yu “buraya gel, medreselerimde ders ver, gelirken her konak yeri için bin altın vereyim” (5) demiş. Yine meşhur âlim Molla Cami’yi de böyle vaatlerle İstanbul’a davet etmiştir. (6)
Fatih’in; Dinî ve millî eserlerin yanında, Yunan klâsiklerini bile okuyup tetkik ettiği yeni yeni araştırmalar neticesi ortaya çıkmaktadır. (7) Meşhur Tarihçi Gibb; “hiçbir zaman ilme Fatih dönemindeki kadar değer verilmemiştir” demektedir. (8)
Yavuz’un, günde üç saat uyuyup, 8 saat kitap okuduğu tarihlere geçmiş ve: “Mumlar tükenir, güneş doğar o hâlâ okurdu, gözüne uyku girmezdi” diye yazılmıştır. (9) Savaşa giderken bile yanından ilim erbabını ve kitapları eksik etmemiş, develere sandıklar dolusu kitaplar yükletip götürmüş, okumuş, okutmuş. Böylece dünyada ilk seyyar kütüphaneyi ihdas etmiştir. (10)
Osmanlı’da en güzel hediye kitap kabul edilirmiş. (11) İlim erbabının yağmurda yaşta kolaylıkla kitap taşıyabilmesi için cübbelerinin yenleri çok geniş yani kitap sığabilecek şekilde dikilmiştir. İlim vasıtası diye kâğıdı kutsal kabul etmişler ve yerlerde gördükleri an, hemen toplayıp bir kenara kaldırmışlardır. Hâlbuki ö dönemlerde (tekrar tekrar söylüyoruz) Avrupa’lılar kitap yazanları kitapları ile birlikte diri diri yakmakta idiler. (12)
Kanuni de babası gibi okumayı çok seven birisidir. Filibevî mahlaslı Alaeddin Ali Çelebi’nin “Hümayunname” isimli eserini takdim ettiği günün gecesinde, yani bir gecede okumuş, bitirmiş ve ertesi gün yazarı ödüllendirmiştir. (13) Osmanlı’da en güzel düğün hediyesi kitap olurmuş!
Düğün ve sünnet düğünleri bile ilmi münazara ve münakaşaların yapıldığı meclisler haline gelirmiş. Târihçiler Kanunî ve diğer padişahların şehzadelerinin düğünlerinde yapılan bu tatlı ilim sohbetlerinden bahsederler. (14)
Ali Emiri Efendi “Divan-ı Lügat’t-Türk’ün orijinal nüshasını 33 Reşat altını vererek alır. Bu kitaptan haberdar olan Macar İlimler Akademisi 10 bin altın verip satın almak ister ama tabii ki kitap aşığı olan Ali Emiri Efendi vermez. (15) Abdullah UÇAR’dan alıntı. Hoşça kalın.
Dipnotlar: -1- Tekin Kılıç, “Osmanlı’dan Torunlarına Hayat Düsturları”, Gelenek Yay. İst. 2011, s. 200 -2- Faik Reşat, “Eslaf”, Tercüman 1001 temel Eser, s. 64. -3- Samiha Ayverdi, “Ebedî ve Manevî Dünyası İçinde Fatih”, Kubbealtı Yay. İst. 2008, s. 76. -4- R. Kemal Subaşı, “Padişah Öyküleri”, Meriç Yayınları, İst. 2006, s. 55. -5- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-2”, KTB Yay. İst. 2013, s. 275. -6- Samiha Ayverdi, “Ebedî ve Manevî Dünyası İçinde FATİH”, Kubbealtı Yay. İst. 2008, s. 83. -7- Mustafa Armağan, “Osmanlı İnsanlığın Son Adası”, DA yayınları, İst. 2002, s. 317. -8- Samiha Ayverdi, “Ebedî ve Manevî Dünyası İçinde FATİH”, Kubbealtı Yay. İst. 2008, s. 73. -9- Refik İbrahim, “Efsane Soluklar” T. Ö. V. Yay. İzmir 1993, s. 3. -10- Tarih ve Düşünce Dergisi, Ekim 2003, sayı 10, s. 31. -11- Vahit Çabuk, ”Tarih ve Medeniyet Dergisi” Eylül 1995. Sayı 19. s. 36. -12- İbrahim Refik, “Kültürde Dirilmek”, TÖV Yay. İzmir, 1998, 2. baskı, s. 113. -13- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 329. -14- H.Donaldson Jenkins, “Pargalı İbrahim Paşa”,Yeditepe Yay.Çev:Nilüfer Epçeli, İst.2011, s.31. -15- Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 29.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Üzeyir Veli - Tebrikler.Çok iyi bir çalışma mahsulü olduğu anlaşılıyor.Yüreğine sağlık.
Mehmet Çelebi - İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır.
Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.