Türkiye’nin işgalden kurtarılmasını ve bağımsızlığını sağlamak için önemli kararlar alındı. Daha doğrusu bağımsızlık meşalesi bundan sonra tüm Anadolu’ya dalga dalga yayıldı. 1922’de Lozan’la bağımsız Türkiye kurulmuş oldu.
Bugüne gelirken bazıları İngilizlerle, bazıları da Amerika’yla işbirliğini savundular. Hatta Sivas kongresi’nde ABD’nin mandacılığını kabul etmek için bayağı da etkili oldular. Başta Halide Edip, Adnan Adıvar başta olmak üzere İnönü’nde bu konuya sıcak baktığı söylenir. Hakimiye Milliye’nin aldığı kararla her türlü mandacılık reddedilmiştir. Bu da nerden çıktı diye sorabilirsiniz.
Amerikan Alman Marshall Fonu Düşünce Kuruluşun’da konuşan CHP’nin Dış İlişkiler’den sorumlu Ünal Çeviköz bakın neler diyor. “Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne,demokrasiye,yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına,güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel ve hak özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması”.. Ayrıca S-400’lerin aktif hale getirilmemesini, K.Suriye’den çekilmemizi ve D.Akdeniz’de gerginlik yaratan taraf olduğumuzu, Azerbaycan konusunda Ermenistan ve Yunanistan’la aynı frekansta buluşması gibi mandacılığın dik alasını yapmasını nasıl izah ederler. Atatürk’ün partisiyiz diye diğer partilere yukardan bakanlar ABD’nin mandacılığını nasıl isterler. Demek ki; 100 yıl önce Sivas’taki mandacı damar bugün CHP’de hortlamış. Ne diyelim çarşınıza pazar versin.
REFORMA SABOTAJ
Geçen hafta Erdoğan’ın ekonomi, hukuk ve siyasi alanda reformları başlatacağız demesiyle muhalefet hepten şaşırdı, 18 yıl nerde kaldınız, yapamazlar, göz boyamalar gibi argümanlarla tepki gösterirken, CYİK üyesi Bülent Arınç’ın Demirtaş ve Kavala’nın tutuklu kalmalarına hayret ettiğini duyurdu. Sanki yapılacak hukuk reformlarının bunlar için yapılıyormuş gibi algılanmasına yol açtı. Ay değil, bayram değil eniştem beni niye öptü misali topa girmesi, en çok muhalefet partileri düğün bayram yaptılar. Hukuk reformuna yapılan bir sabotajdır. Erdoğan’ın çok sert açıklaması karşısında Arınç geri adım atmaya başladı bile. Yanar yüreğim yanar; bu tartışmayla HDP’yle gizli anayasa yapan CHP ve İ.P’nin unutturulmak istenmesi hiç de rastlantı değil.
İSTANBUL’A GELSENE
Cumhuriyet yazarı CHP eski milletvekili Mustafa Balbay’a ne zaman net bir soru sorulsa tüm konuşmasında cevap yerine tarihten dersler vermeye kalkışması karşısında bunalmamak elde değil. En son pazartesi gecesi Habertürk’de yapılan tartışmada Ünal Çeviköz’ün son kunuşmasına ne diyorsun sorusuna; ABD’deki kölelikten, Afrika’daki sömürgeciliğe, Ortadoğu’daki petrol savaşlarındaki zalimliğine,Afganistan işgaline kadar ne var ne yoksa anlattı. Lakin Ünal Çeviköz’ün ve Kılıçdaroğlu’nun Biden’den demokrasi isteme konusuna tek kelime cevap vermedi. Aydınım diye de kasılmasını da elden bırakmıyor. Balbay’ın bu tavrı bana bir laz fıkrasını hatırlattı. İstanbul’da cinayet işleyen bir Karadenizliye hakim söyle oğlum bu cinayeti nasıl işledin diye soruyor. Karadenizli başlıyor köyden çıkıp yol boyunca neler yaşadığını anlatmaya, günler geçiyor, celseler yapılıyor hala bizim uyanık yolculuğunu anlatmaya devam ediyor. En son hakim bey dayanamayıp soruyor; oğlum hadi artık İstanbul’a gelsene deyince, İstanbul’a gelince beni yargılayıp idam edeceksiniz değil mi deyince mahkemedekiler gülmekten yerlere yatıyorlar. O hesap Balbay’da soruya net yanıt verse partiden ihraç edileceğini bildiği için gereksiz açıklamalarla sorunun etrafında dolanıp duruyor. Hemen hemen her tartışmada kritik sorularda bu taktiği kullanıyor. Habertürk’teki moderatörde yandaş olacağım korkusuyla sorusuna sahip çıkamıyor. O da patronlarından zılgıt yemekten korkuyor.