Gazze ile alakalı olarak en son savaştan birkaç tane örnek vereyim. Oradaki mücadele nasıl yapılıyor, oradaki nesil nasıl yetişiyor? Yahudi teröristler nasıl bir başarı kazandılar? Gazze’deki camilerin hepsi birer ilim yuvası. Sosyal aktivitelerin yapıldığı sosyal merkezler ve insan yetiştirme makinası. Türkiye’de camiler, sadece ibadet vaktinde namaz kılmak için devlet dairesi gibi kullanılır. Orada camiler gerçek manada kullanılıyor. İlkokula başlayan her çocuk hafızlığa başlıyor. Bunun dışında, her camiye o bölgenin yaklaşık olarak bütün çocukları geliyor. Caminin içerisinde oyun alanları, bilgisayar oyun alanı, yemek yemek için mekanlar var ve o çocuklar hafızlık yapıyorlar. İlk önce insanlar burada yetiştirilmeye başlanıyor. Şu anda Yahudi teröristlere kök söktüren bu insanlar o camilerden başlayarak yetişiyor. Camilerde sadece Kura’n eğitimi alınmıyor. İlkönce iyi bir Müslüman olma eğitimi veriliyor. Oradaki yapıların içerisine girebilmek için gençlerin sabah namazlarında bir ayda en az 20 gün sabah namazında bulunması gerekiyor!
Sabah namazı nedir? Sabah namazına mazeretsiz gitmemek münafıklığın alametlerinden bir tanesidir. Eskiden büyüklerimiz, çocuklar camiye geldiğinde rahatsız olurlardı. Bir söz vardır; ‘Namazda arkasında çocuk sesi duymayan bir cemaat geleceğini göremez.’ Gazze’deki bu yapıda, insanlar bu şekilde yetiştiriliyor. Bir Müslüman olarak en çok hoşuma giden şeylerden bir tanesi de kadın erkek hiçbir şekilde ayrım yapmadan mücadeleye destek veriyor. O toprakları korumanın yollarını her iki yapı da farklı bir şekilde takip ediyor. Dolayısıyla bu insanlar yetiştikten sonra oradaki direnişin yapı taşları oluyorlar. Şu anda Filistin, Arap ülkelerinin içerisinde eğitim ve mezuniyet seviyesi en yüksek olan bir ülkedir. Gazze’nin farklı bir özelliği var. Gazze’ye Yahudiler hiçbir zaman giremezler. Bundan dolayı da Gazze özgür, ama her tarafı kapatılmış büyük bir hapishanede özgür. Hiçbir şekilde hareket edemeyen, yani insanın havaya, suya, elektriğe nasıl ihtiyacı varsa özgürlüğe de ihtiyacı var. Zamanı geldiğinde yurt dışına çıkma, okuma, çalışma, tedavi olma gibi hiçbir lüxsleri yok. Bunu yapamıyorlar. Ancak üç veya dört ayda bir Mısır devleti, keyfi yerine gelir de kapıyı açarsa o zaman dışarıya çıkabiliyorlar.
Batı yakaya baktığınızda çeşitli şehirler var. Kudüs şu anda işgal altında! Nablus, El Halil, Cenin, Ramallah, Beytüllahim, Refah bunların hepsi Yahudilerin istedikleri zaman, istedikleri anda, kimi istiyorlarsa kapılarını kırıp içeriye girebildikleri bir yapı içerisinde. Neden? Orada Yahudiler eğer birisini alacaksa, bir yeri işgal edeceklerse şunu yapıyorlar; İlk önce Filistin Sultasına, polisine haber gönderiyorlar. Bunların hepsi sokaklardan çekiliyor ve Yahudiler içeriye giriyorlar. Yahudiler içeri girip istedikleri gibi evleri arayıp, kapılarını kırarak çoluk çocuk demeden her türlü işkenceyi yapabiliyorlar. Ama Gazze’de bu yok. Ben yaklaşık 60 ülke gezdim. Bu ülkelerin içinde en güvenli, en hür ülkelerden bir tanesi Gazze. Gece yarısı kadını, erkeği, yaşlısı kim olursa olsun çıkarsınız. Arkanızda bir korku duymadan sokaklarda yürüyebilirsiniz. Oradaki bu güvenirliliğin getirmiş olduğu şey, inanmış insanların orada güç sahibi olması ve orayı yönetmesidir. Orada direniş sadece Hamas değil. Orada direnişin içerisinde Cihadı İslami var, direnişin içerisinde birçok grup var. Orada islami duyarlılıklarını kaybetmemiş insanlar var. Bunlar komple birlikte hareket ediyorlar. Bir merkezden kontrol ediliyorlar. Onun için de Allah’ın bu kardeşlerimize vermiş olduğu başarıyı bu şekilde görüyoruz.
Biraz da Mavi Marmara’dan söz edelim. Mavi Marmara; O topraklarda bazı algıları ve tarihi akışı değiştirmiştir. Mavi Marmara; Gazze’nin özgürlüğü için hareket eden, Müslümanlar ve iyi niyetli insanların oluşturduğu bir yapıdır. Mavi Marmara gelmeden önce ben Gazze’deydim. İhh vakfının çalışmaları devam ediyor ve biz limanı hazırladık. Son günlerde oradaki kardeşlerle şunu konuşuyoruz. Bu gemilerin buraya gelişine Yahudi teröristler izin verirler mi? Kardeşler şunu söyledi. Biz bu gemilerin buraya girebileceğini zannetmiyoruz. Ama bu gemiler buraya girerse şunu bilin ki bu hareket Yahudilerin bitişinin başlangıcı olur! Tabi o geceyi hepiniz biliyorsunuz. O gece bekledik. Saldırı oldu ve kardeşlerimiz şehit oldu. Sabahleyin Gazze’deki bütün yapılar, bütün siyasi yapılar, onların liderleri, milletvekilleri, belediye başkanları, hepsi Gazze limanındaydı. Orada çok büyük bir toplantı yapıldı. Orada karşılama yeri olarak yaptığımız mekanı taziye mekanı olarak, oradaki kardeşlerimizle birlikte karşıladık. İsmail Haniye’nin orada bir sözü vardı. Dedi ki; ‘bundan sonra Filistin’de, Mavi Marmara öncesi ve Mavi Marmara sonrası diye adlandırılacak.” Çünkü Mavi Marmara o gün içeriye giremedi, ama onların mübarek kanları o ribat topraklarındaki Müslümanların kanları ile birleşti. Böyle bir birliktelik, böyle bir kardeşlik örneğine dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay rastlayamayız. Oradaki insanlar şunu söylüyorlardı; Bu insanlar buraya yardım için geliyorlar. Yahudileri de tanıyorlar. Bunların hepsinin ailesi, çoluğu, çocuğu var. İşleri var. Bunlar nasıl oldu da buraya geldiler, kendilerini bu tehlikenin içine attılar? Yani ölümü bile bile bu topraklara geldiler. İşte burada kardeşlik ortaya çıkıyor. Bunu anlayamayan insanlar buna anlam veremiyor! İnanın üç gün boyunca Gazze’de ben zannetmiyorum ki oraya gelip, onların arkasından dua okumayan insan kalsın. Her gün onlarca okul talebelerini getiriyor, ellerinde kırmızı çiçeklerle ilk önce denize atıyorlar, çocuklar küçük gemiler yapıyorlar elleriyle denize bırakıyorlar. Ben şunu da gördüm. Çocuklar mektup yazıyor, şişenin içine koyuyor, ağzını kapatıp denize atıyor. Mavi Marmara ve şehitleri böyle bir etki bıraktı. Allah o kardeşlerimizden razı olsun, Allah rahmetiyle muamele eylesin.
‘İslam coğrafyasının kurtulması bedel ister. Oradaki kardeşlerimiz Müslüman ümmet adına bedel ödüyor. Bizler adına bedel ödüyor.’ Ve biz şunu söylüyoruz. Diyoruz ki; Hamasi konuşmalardan ziyade bugün için İslam alemine, yani ilk kıblemize, yani Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya neler yapabiliriz? Neler yapmalıyız. İslam ülkeleri insanları olarak bedel ödememiz gerektiğine inanıyoruz. İnşallah bu bedeli ödeyeceğimiz günleri de rabbim bizlere verir ve onlarla birlikte oluruz. Allah hepinizden razı olsun. İnşallah bu konuşmamızdan istifade edilmiştir. İnşallah bu konuşmamız, rabbimizin rızasını bizmle birlikte eyler ve bu tür konuşmalar, oturumlar bizlere bir cennet vesilesi olur.” Hoşçakalın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.