Son günlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği ve tarihte yaşanmış bir olay var. Her birimiz bu olayı iyi anlamamız lazım. Onun için bu yazının çok dikkatli okunması gerekir. Çünkü çok önemli mesajlar var bu tarihi olay veya olaylarda.
“…Edebiyatın zulüm örneği olarak sözünü ettiği, Bağdat’ı işgal ederek bazı kaynaklara göre 200.000, bazı kaynaklara göre 400.000 kişiyi katlettiği söylenen zalim Hülâgu ile Kadıhan arasındaki konuşma:
‘Kadıhan, ufak tefek tıfıl bir gençtir. Daha sakalı bile çıkmamıştır. Hülâgu ile görüşmeye kimsenin cesaret edememesi üzerine kendisinin gidebileceğini, bunun için kendisine bir deve, bir keçi ve bir de horoz verilmesini ister. Böyle bir fedainin ortaya çıkması ulema sınıfını rahatlatır. Çünkü bir kurban bulunmuştur. Hülâgu’nun şerrinden korkan ulema sınıfı bu isteği hemen karşılar. Kadıhan, hayvanlarla birlikte çadıra varır. Onları çadırın dışında bırakarak içeriye girer ve kendisini tanıtır. Kendisiyle görüşmek üzere geldiğini söyler. Hülâgu, genci tepeden tırnağa süzer ve beklediği tipte birisi olmadığını görerek, ‘Bana göndermek için bula bula seni mi buldular. Gönderecek başka birini bulamadılar mı?’ diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde; ‘Görüşmek için iri yarı, boylu poslu birini istiyorsan, bir deve getirdim. Sakallı yaşlı birisi ile görüşmek istiyorsan, bir keçi getirdim. Eğer gür sesli birisiyle görüşmek istiyorsan horoz getirdim. Üçünü de çadırın önüne bıraktım. Onlarla görüşebilirsin!’ der.
Hülâgu karşısındakinin sıradan birisi olmadığını anlar ve ‘Şöyle otur bakalım.’ diyerek ‘Söyle bakalım, beni buraya getiren sebep nedir?’ diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde, ‘Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah’ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki, mal, mülk peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri almak üzere seni gönderdi.’ der.
Hülagu, bu sefer ikinci sorusunu sorar: ‘Peki, beni buradan kim gönderebilir?’
Cevap çok manidardır: ‘O da bize bağlı. Benliğimize dönüp ne kadar kısa zamanda toparlanıp bize verilen nimetin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan, zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen buralarda duramazsın.’
Siyaset, aynı zamanda ‘haddini bildirme’, taşı gediğine koyma, neyi, nerede, ne zaman, nasıl yapacağını ve söyleyeceğini bilme işidir. Yani hedefi onikiden vurmaktır. Çığırtkanlığı, tehdidi, şantajı değil; bilgeliği, ağır olmayı, sağduyulu ve yüksek ikna yeteneğine sahip olmayı gerektirir. Siyasetle uğraşan kişinin sözü veciz, konuşması etkili olmalıdır. Siyasetçi; Tribünlerdeki alkışlar için oynayan değil, gol atmak için top koşturan, bütün uzuvlarını üstün maharetle kullanan bir oyuncudur demektir.
Kuveyt’te, katıldığı uluslararası bir konferansta, bir Arap profesörün İngilizce konuşarak ‘Osmanlı bizi yıllarca sömürdü, asimile etti’ demesi üzerine, Profesör İhsan Süreyya Sırma’nın, kürsüye çıkıp Arapça konuşarak, ‘Osmanlı neyiniz vardı da sömürdü? Henüz petrolünüz yoktu… Size hiç dokunmadı, size hizmet etti. Ben bir Türk olarak Arapça konuşuyorum, bu salondakilerin ekserisi Arap… Siz bir Arap olarak İngilizce konuşuyorsunuz; sömürü bu’ diyerek anında, zekice, yüksek özgüvenle cevap vermesidir. Bu sözü eden kendini bilmeze haddini bildirip onu salonu terk etmek zorunda bırakmasıdır.”
Siyaset; Tek başına yapılacak bir iş değildir. Siyaset bir ve beraber olmayı gerektirir! O, bir kavga, çıkar ve rant arenası değildir. O, iyiliğe, güzelliğe ve hayır yapmak isteyenlerin kucaklaştığı bir bayram yeridir. Siyaseti bu şekilde anlayabiliyor muyuz? Eğer anlıyorsak bayram yeri olan bu siyaseti iyi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Yavuz Sultan Selim Han ne demiş: “Gamına gamlanıp olma mahzun. Demine demlenip olma mağrur. Ne dem baki, ne gam baki, ya Hû!” Hoşçakalın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Fırat TOPDEMİR - Hocam yukarıda Erdoğanın da sık sık anlattığını belirttiğiniz hikaye kendi içinde çelişkilerle dolu ,nasıl mı ? Hulagu ya gönderilen genç Kadıhan ın kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar saçma, eğer o zalimi kendilerinin düştüğü zevk ,sefa yüzünden Allah başlarına getirdiyse ve düzelmeleri halinde yine Allah kurtaracaksa tarih boyunca hep zalimlerin hakimiyetinden o sorumludur ( bu görüş zaten zamanın eğemen Abbasi hilafet görüşüdür.)Hülagu Şamanist birisidir ve bu cevap ona bir şey ifade etmez .Yakın tarihte de bu olayın bir benzeri Saddam zamanında Bağdat ta yaşandı Kuveyt i işgal ettiği çıkması istendiğinde verdiği cevap, Perslileri yenip Bağdat önüne geldiği zaman şehri direnmeden teslim edin dediklerinde Abbasi kralının verdiği cevaba çok benzemektedir . Eğer adil bir anlaşma yapıp zayıf oldukları için şehri teslim etselerdi 400 bin kişi katl edilmezdi .Saddam da ne mal olduğunu anlayıp barışçı bir şekilde oradan çıksaydı ABD bombardımanı sonucu bu gün 1.5 milyon insan ölmez ,bir o kadar insan sürgüne uğramazdı. Aynı senaryoları Suriye de yaşamaktayız fakat ortada zevk sefa içinde yaşayan bir halk yok sadece iktidara pençelerini geçirmiş, gitmemek için direnen bir tabaka var . Ama esmer günler hep gariban zavallı kişilere düşmekte , Kadıhan a sormak isterdim bu halkın günahı ne ? Saygılar sunarım.
Numan - Siyaset; Tek başına yapılacak bir iş değildir. Siyaset bir ve beraber olmayı gerektirir. Bu cümleleri anlayabilsek Müslümanlar,adına her şey güzel olacak. Eyvallah kaleminiz güç kuvvet bula.
Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.