Günlerdir kamuoyu üç haberle meşgul, birincisi kayyum meselesi, ikincisi Emine Bulut’un hunharca katledilmesi ve üçüncü olarak da oğlunu kaçıran PKK’ya karşı savaş veren Hacire ananın Diyarbakır il yönetimini basması. Bu üç olayın ana eksenini şiddet oluşturmakta. Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarının yerine kayyum atanması karşısında bazı çevreler ne oluyoruz, hani demokrasi, hani insan hakları, seçimle gelen seçimle gitmeli türünde eleştirilerle gündemi bombardıman ettiler. Ama kimsede bu başkanlar niçin görevden alındı diye sorma gereği duymadılar. Sizlere sormak istiyorum; sitenizin yöneticileri sizden gizlice bir takım karanlık kişilerle ilişki içinde olsalar, sitenizin çocuk parkının ismini bir katilin ismiyle değiştirseler. Sitenizin güvenlik görevlisini şehit edenlerin cenaze törenlerine katılıp, basın açıklaması yapsalar sizler buna seyirci mi kalırsınız. Yoksa sitenizin güvenliği için görevden alınması için resmi kurumlara başvurur musunuz? Bu olaya cepheden karşı çıkma cesareti gösteremeyen PKK sevicileri, PKK’dan korkanlar ve Erdoğan düşmanları; mahkeme kararını beklesek olmaz mı diye PKK’nın yanında saf tuttuklarını gizlemeye çalışıyorlar.
İkinci haberde; Emine Bulut’un katledilmesi sırasında keşke birileri müdahalede bulunarak katil etkisiz hale getirilseydi, o zamanda adamın katletmesi sonuçlanmadan niye müdahale edildi, hukuka uygun düşer mi diye soracaklarına hiç şüphem yok. 7 Haziran-1 Kasım arası çözüm sürecine zarar gelmesin diye beklendiği o süreçte neler yaşandı, kaç kişi hayatını kaybetti ve kaç kişi şehit düştü haberiniz var mı? Kim diyordu; bizim toplum 23 günde olanları unuturmuş. Devlet unutmuyor. Bakın o süre içinde görevli generallerin, emniyet müdürlerinin, savcılar ve hakimlerin tamamına yakını FETÖ’den tutuklular. Konjöktür bugün daha kritik, PKK ABD ilişkisi açığa çıkmış durumda. Biz Suriye ve Irak’da PKK’yla değil onun hamisi ABD’yle bir bakıma savaşıyoruz. Ülkenin güvenliğini sağlamadan insan hakları, demokrasi ve hukuk gibi evrensel kavramları yaşatmak mümkün olamaz. Onun için önce güvenlik şart. Suriye ve Irak’da yaşananlar gözümüzün cereyan etti. Antiloplar gibi yaşananlara seyirci mi kalmalıyız?
YİĞİT KADIN HACİRE ANA
2015 yılında da Kürt analar Diyarbakır Belediye’sinin önünde oturma eylemi yaparak PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını geri vermeleri için mücadele ettiler. Geçen gün Hacire ana da kaçırılan oğlunun verilmesi için HDP il binasına baskın yaptı, oğlunu ararken dövülmesine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi sonunda oğluna kavuştu. HDP ise oğlunun kaçırılmadığını ifade eden cümlelerle olaydan sıyrılmaya çalıştı, ama kimse bunu ciddiye almadı.
İşin en ilginç yanı ise bu kapının ikinci ziyaretçisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ydu. Seçimlerden önce HDP konusu sorulduğu zaman ‘Ben tanımam, ben bilmem, benimle ne ilgisi olabilir’ gibi cümlelerle seçmeninden gizleyen adam seçimden sonra Demirtaş hakkında bu sefer övücü sözler söyleyerek tabanını HDP’ye yakınlaştıran ifadeler kullanmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nun eşiyle birlikte kendi eşi Demirtaş’ın eşine doğum günü kutlaması yapmaları hepsi birer senaryo! Kayyum atanmasından sonra ilk günlerde ses çıkaramazken, demokrasi, seçim gibi laflarla HDP’nin yanında durmaya başladı. Pervin Buldan’ın tehdit vari açıklamaları karşısında soluğu Diyarbakır HDP İl Örgütünde aldı. Eli mecburdu, diyet ödemesi gerekiyordu. Gitmese neler açıklayacaktı HDP kim bilir. Olayın trajik yanı bu ziyaretin yapıldığı günlerde 3 şehit haberi geldi. Ayrıca İmamoğlu’nun girdiği kapı Hacire anaya şiddet gösterilen HDP’nin kapısıydı. İmamoğlu’na oy verenlere soruyorum. HDP ve PKK’nın desteği ile seçilenlerden Türkiye’ye hayır gelir mi? Kadın örgütlerine soruyorum çocuklarına sahip çıkmaya çalışan Kürt analarına niye sahip çıkmıyorsunuz. Kürtten ana olunmaz mı? Yazıklar olsun, bu çifte standardı her alanda yaptığınız için inandırıcılığınızı kaybettiniz. Elinizi kadınların ve çocukların üzerinden çekiniz. Emine Bulut’un arkasından döktüğünüz gözyaşları timsah gözyaşlarıdır, bunu da bir yere not edin.
YARGI REFORMU
Adli yılın açılışına şu kadar baro başkanı katılmayacakmış. Peki niye, yürütmenin başının olduğu yerde yapılacakmış da ondan. Orası neresi; tüm halkın vergisiyle yapılmış, %50’üstünde oyla seçilmiş bir kişinin yani cumhurun başının yeri, neden sizi rahatsız ediyor. Reform çalışmaları yapılırken tüm barolar Külliye’ye giderken mesele yapma, adli yıl açılışında zart zurt, olacak iş değil. Peki bu ülkede hukukun üstünlüğünü kuralım ve hayata geçirelim diyenlere neden katkıda bulunmazsınız. Erdoğan düşmanlığı sizi öylesine körleştirmiş ki, önünüzdeki uçurumu göremez hale gelmişsiniz. Bu Kürt çözüm sürecinde, FETÖ darbesinde, Kayyum olayında da açık bir şekilde görülüyor. Adama demezler mi siz hangi ülkenin muhalifisiniz.
Kalın Sağlıcakla.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzcenin Sesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzcenin Sesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzcenin Sesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzcenin Sesi değil haberi geçen ajanstır.